18 Şubat 2013 Pazartesi

GECE VE GÜNDÜZ _ Virginia Woolf

Yayın Evi: İletişim Yayınları
Basım Yılı: 2009
Sayfa Sayısı:492

Gece ve Gündüz'ü Dışa Yolculuk'un hemen ardından okumuştum. İlk romanı ne denli tatsızsa, bu ikinci romanı aynı ölçüde güzeldi.

Virginia Woolf, Gece ve Gündüz'de de klasik gerçekçi roman tekniğini kullandığı için daha sonra yazdığı, bilinçakışı tekniğine haiz romanlarına kıyasla rahat okunuyor. Elbette ki bir Camus veya Hesse gibi yalın anlatmıyor söylemek istediğini ama aşırı bir muğlaklık da yok.

Romanın baş karakteri Katharine Hilberry, 1. Dünya Savaşı öncesi Londra'sında üst sınıf tabir edilen, edebiyatçı bir aileye mensup genç bir kız. Annesi ile birlikte ünlü bir şair olan dedesinin otobiyografisini hazırlarken, içten içe bu işten nefret etmekte ve matematikten zevk almaktadır ki bu o dönem için kadınlara uygun görülmeyen bir uğraşıdır. Katharine daha rahat hareket edebileceğini düşünerek şiir meraklısı William Rodney ile evlenmeye karar verir. 
Romandaki ikinci kadın karakter, taşradan gelmiş orta sınıf bir ailenin kızı olan Mary Datchet, kadın haklarını savunan bir dernekte çalışmakta ve evinde entellektüel toplantılar düzenlemektedir. Çok yakın olmasalar da Katharine'in arkadaşıdır. Mary'nin aşık olduğu Ralph Denham ise Katharine'i sevmektedir..

Woolf'un bu romanda insani ilişkiler üzerinden toplumsal meselelere değinmesi, kitaptan alınacak edebi zevki eksiltmiyor. Gece ve Gündüz'ün yazarı daha önce hiç okumamış biri için gayet iyi bir başlangıç kitabı olabileceğini düşünüyorum.

------------------------------------------------------------

İşin en kötüsü de onda hiç edebiyat yeteneği olmadığıydı. Cümleleri sevmiyordu. Hatta annesinin varlığının böylesine büyük bölümünü oluşturan bu kendini inceleme sürecine, bu sürekli insanın kendi duygularını anlama, onları güzel, uygun ya da gayretli biçimde dilde tanımlama çabasına karşı doğal bir tiksinti bile duyuyordu. (sf 42)

Sayıların tamlığını, yıldız benzeri kimliksizliğini, en güzel yazının karmaşasına, kışkırtıcılığına, belirsizliğine nasıl da yeğlediğini, hiç aldırmadan açıklayabilirdi. (sf 44)

Hiçbir zaman sesler, alacakaranlığın bedeni neredeyse gizlediği, gündüzün çok seyrek duyulan sırdaşlık tınısıyla, hiçliğin içinden ortaya çıkıyorlarmış gibi geldikleri kış gecelerindeki kadar güzel değildir. (sf 180)

'Sen buradayken herşey başka -ben mutluyum, yalnızca pencereye yürümen yetiyor- yalnızca özgürlükten söz etmen yetiyor. Seni aşağıda ötekilerin arasında gördüğüm zaman-' Kısa kesti.
'Benim nasıl sıradan biri olduğumu düşündün.'
'Öyle düşünmeye çalıştım. Ama senin her zamankinden de olağanüstü olduğunu düşündüm.'
Kızın yüreğinde, büyük bir iç huzuru ve bu huzurun tadını çıkarma isteksizliği, çelişiyordu birbiriyle. (sf 371)

'Bazen düşünüyorum da şiir, yazdıklarımızdan çok hissettiklerimizdir, Mr Denham.' (sf 414)


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.