15 Ocak 2011 Cumartesi

AYAZDA BİR YÜREK / UN COEUR EN HİVER [1992]


Hayatını 27 yaşında bir düelloda kaybetmiş, ikinci romanını tamamlayamadan ölüp gitmiş Rus şair Lermontov'un hikayesinden okumuş olsaydım belki daha fazla anlar ve severdim Ayazda Bir Yürek filmini. Ama bu, sadece görüntüde akıp geçen haliyle çok da fazla iz bırakmadı bende. 

Edebiyatta ve sinemada defalarca tekerrür etmiş bir üçgen üzerine kurulu hikaye; bir kadın ve biri ona aşık olan, diğeri aşık olduğu iki adam. Camille (Emmanuelle Beart) bir keman virtüözü, kocaman güzel gözleri olan genç bir kadın. Kendinden yaşça bir hayli büyük olan sevgilisi Maxime (Andre Dussollier), bir keman ticarethanesinin sahibi, dışa dönük ve sosyal bir adam. Maxime'in ortağı keman yapımı ve tamirinde usta Stephane (Daniel Auteuil) ise, arkadaşının aksine içe kapanık, sakin ve mesafeli biridir. Camille, Stephane'a aşık olur ve Maxime'den ayrılır. Fakat sevgisini önüne serdiği Stephane, onun aşkına karşılık verecek midir?

Fransız yönetmen Claude Sautet'in yetmiş yaşlarındayken senaryosunu yazarak çektiği Ayazda Bir Yürek, müzik duyarlılığı yüksek bir film. Uzun keman dinletileri ve manalı bakışmaların haricinde bilhassa Stephane'ın iç dünyasına dair çok fazla bulgu içermiyor. Onun konservatuardan ayrıldığını öğreniyor ve duygusal beklentileri olan ilişkilerden kaçındığını anlayabiliyoruz sadece. Öyle sukunetli bir hali var ki, Stephane'ın "ayazda" oluşundan memnuniyet duyduğu izlenimi oluşuyor seyircide. Camille de adamın kapalı bir kutu gibi görünen, anlaşılamayan iç dünyasından etkileniyor gibi. Maxime ise "iyi adam" olarak üzerine düşeni yapıyor ve çekiliyor aralarından.

Köprüdeki Kız filmindeki performansını çok beğendiğim Danielle Auteuil, tutuk-donuk ve gizemli Stephane'ı ustalıkla canlandırırken, Emmanuelle Beart tartışmasız güzelliği ve hüzünlü bakışlarıyla seyirciyi etkisi altına alıyor. Ödüllü yardımcı oyuncu Andre Dussollier ise filmin en hayat dolu karakteri olarak göze çarpmakta. 



Not: Filmle ilgili daha duygusal ve ayrıntılı bir yorum, güzel bir yazı için Uğur Kökden'in Adam Sanat dergisindeki incelemesi ni okuyabilirsiniz.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.